
Şiddet türleri ve medyada kadına yönelik şiddet algısı
25 Kas 2021
16:18
Şiddet sonuçları itibariyle sadece şiddet gören kişiyi değil geniş ölçekte toplumu ve uzun vadede geleceğimizi etkiliyor. Şiddete maruz kalan kişiler kadar şiddet mağdurunun yakınları da zarar görüyor. Bu dalga büyüdükçe toplumsal travmalara sebep olarak ilerlemenin, gelişmenin ve en önemlisi toplumsal huzur ve güvenliğin önündeki en büyük engellerden biri haline gelebiliyor. Ne yazık ki dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadına yönelik şiddet, önlenemez şekilde devam ediyor.
25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde, insan hakkı ihlali olan ve coğrafi sınır tanımaksızın tüm dünyada varlığını sürdüren şiddete karşı duyarlılığı artırmak önemli. Kadına yönelik şiddet; dil, din, ırk, sınıf, etnisite, mezhep, cinsiyet ayırt etmeksizin tüm toplumların ortak sorunu. Her zaman olduğu gibi şimdi ve gelecekte de şiddete kaşı topyekün mücadele kesintisiz devam etmelidir.
Bu küresel soruna karşı toplumsal bilinç kazandırmak adına bir araştırma yaparak, şiddet türlerine dair yanlış bilinenleri ve kadına yönelik şiddet gerçeğinin medyadaki temsil şeklini değerlendirdik. Literatür taraması ile veri tabanlarında son 10 yıl içerisinde «kadına yönelik şiddete medyadaki bakışın» değerlendirilmesi amacıyla yapılmış araştırmalardan ve yazılmış makalelerden bilgi aldık.
Birçok olumsuz davranış şiddet kapsamına giriyor
Neredeyse her gün yeni bir evlilik ya da ilişki içi şiddet vakasına medya aracılığıyla şahit oluyoruz. Çoğunlukla da bir eşin diğer eşe genellikle de erkeğin kadına uyguladığı şiddeti duyuyoruz. Şiddetle mücadele için çalışan pek çok resmi ya da sivil toplum kuruluşu önleyici ve sonrasında koruma amaçlı önlemler almaya çalışıyor. Ne yapılırsa yapılsın şiddetle ilgili çalışmaların yetersiz kaldığını ve tam bir çözüme ulaşmadığını görüyoruz. Belki de sebebi toplumda şiddetin sadece ”fiziksel güç uygulamak” olarak tanımlanması. Şiddet kapsamına giren birçok davranıştan bi haberiz. Oysa ki şiddeti dört temel başlıkla tanımlayabiliriz.
- Fiziksel şiddet: Tokat atmak, vurmak, bir şey fırlatmak, tartaklamak, tekmelemek, sürüklemek, bıçak veya silah gibi aletlerle zarar vermek.
- Cinsel şiddet: Zorla ilişkiye, doğurmaya ya da doğurmamaya zorlamak. Zorla ve erken yaşta evlendirilmek.
- Sözlü/ Duygusal/ Psikolojik şiddet: Tehdit, aşağılama, cezalandırma, utandırma, aşırı eleştirme, yalan söyleme, manipülasyon, yargılama, suçlama, aşağılayıcı isim takma, emir verme, aşırı öfke, küfretme, duygu sömürüleri.
- Ekonomik şiddet: Kadınların ekonomik bağımsızlığını elde edememesi üzerindeki menfi etkiler ve bunun kadınlara karşı bir kontrol, tehdit ve yaptırım olarak tezahür etmesi.
Erkekler ve kadınların ilişkide uyguladığı şiddet miktarını ölçmek için bir araştırma yürüten Sosyologlar Straus ve Gelles’in yaptığı araştırmaya göre, erkeğin ve kadının şiddet davranışlarında bulunma sıklığı aynı. Ancak New York Üniversitesinden Dr. Vivian ve arkadaşlarının yaptığı bir başka önemli çalışmada erkek şiddeti kadın şiddetine göre çok daha fazla zarar verici. Eşleri tarafından şiddete uğrayan kadınlar yaralanıyor ve dövüldükten sonra tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyuyor. İlişkideki şiddet erkeklerin değil daha çok kadınların ölümü ile sonuçlanabiliyor.
Medya kadına yönelik şiddet haberlerinde eril bir dil kullanıyor
Toplumu etkilemede medyanın gücü tartışmasızdır, medya bu gücünü salt ticari kaygılar
ve tiraj için değil toplumu bilinçlendirme ve dönüştürmede olumlu bir etki yaratmada
kullanabilecek etik bir role sahiptir. Alman Bakan Joseph Goebbels “Bana vicdansız bir medya temin et, sana bilinçsiz bir halk yaratayım” sözüyle ifade ettiği gibi nasıl bir toplum oluşturmak istenirse medya o yönde gücünü kullanabilmektedir. Oysa medyanın ulusal çıkarları korumanın yanında kadın, çocuk ve her türlü ayrımcılığa karşı da tarafsız ve yapıcı bir tutumda bulunması gerekmektedir. Kadına yönelik şiddet haberlerinin sunumunda bu tarafsız ve etik habercilik anlayışı ile yayın yapmalı, toplumu bu konuda bilinçlendirici rolünü kullanmalıdır. Medya toplumdaki olayları temsil ederken bir yandan da medyaya yansıyan medyaya konu toplumsal olaylar da medyadaki temsilin etkisi ile yeniden kurgulanmaktadır. Bu nedenle toplumsal olayların özellikle de şiddetin toplumda bumerang etkisine olan medya temsili büyük hassasiyet gerektirmektedir. Bu hassasiyet açısından medya sahiplerinden medyanın her kademesindeki çalışanlara sunulan haber içeriklerinin sunuluş biçimlerinin getireceği sonuçlar açısından topluma karşı sorumlulukları bulunmaktadır. Bu etik sorumluluk kadına yönelik şiddet haberlerinde de geçerli olması beklenen bir yayıncılık ilkesi olmalıdır. Toplum ve medyanın karşılıklı olarak birbirlerini etkilediği gerçek.
Son on yılda «kadına yönelik şiddete medyadaki bakışın» değerlendirilmesi amacıyla yapılmış araştırmalara ve makalelere (burada, burada, burada, burada, burada) baktığımızda temel kanaatin, kadına yönelik şiddetin ataerkil bir anlayışla gündeme taşındığı fikri olduğunu gördük. İncelenen araştırmalarda, kadına yönelik şiddet haberlerinde medyanın toplumu bilinçlendirme, toplumsal duyarlılık oluşturma rolünü yerine getirmede yetersiz kaldığı bulguları da yer alıyor. Kadına yönelik şiddet haberlerinin sunumunda eril dil kullanıldığı, şiddet olayının toplumsal bir olay yerine bireysel bir olay olarak değerlendirildiği bulunmuştur. İncelenen araştırma sonuçlarında genel olarak “şiddete uğramış kadına, kurban olarak odaklanıp dikkatleri kadının mağduriyetine çekerken şiddet uygulayanın eyleminin gizlendiği” dikkat çekmektedir. Kadına uygulanan şiddetin sebebi olarak sıklıkla namus veya ahlak sebep olarak gösterilmektedir. Şiddete uğrayan kadının kişisel bilgi gizliliği ilkesinin sıklıkla ihlal edildiği görülmektedir.
Sonuç olarak araştırmalar gösteriyor ki, kadına yönelik şiddetin temsilinde medya, sosyal duyarlılık oluşturmada yetersiz kalıyor. Bu sebeple medya mensuplarının kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında sosyal sorumluluklarını yerine getirmeleri için bilinçlendirilmeleri ve yasalar ile çeşitli denetim ağları tarafından kontrol edilmeleri gerekiyor.