fbpx

2019’un sonlarında başlayan ve iki yıldan fazla bir süredir dünya gündeminin merkezinde olan Koronavirüs (bilimsel ismiyle SARS-CoV-2), hiç şüphesiz sosyokültürel ve ekonomik boyutta hepimizi olumsuz ölçüde etkiliyor ve sosyal hayatta birçok yeni normalleşmeye gidilmesine neden oluyor. Bu küresel pandemi döneminde, başta bilim insanları ve hekimler olmak üzere birçok sağlık çalışanı hatrı sayılır ölçekte yoğun çalışmalar gösteriyor ve Koronavirüs ile mücadelede teknolojinin de yardımıyla aşılar, takviye ilaçlar üretiyorlar.

Ne var ki pozitif bilimlerin gücüyle elde edilen bu başarımlar, kendilerini “kurtarıcı, uyanmış” olarak gören ancak herhangi bir pozitif bilim dalına hakim olmayan, halkı kendi çıkarları için dezenformasyonlarla kandıran ve manipülasyon yapan bir takım bilgisiz kimselerin tüm çabalarıyla günbegün saldırıya uğruyor.

Komplo teorisi ‘bile’ olamayacak türde kısır argümanlarla üretilen bu içeriklerin, halk nezdinde ufak da olsa ilgi – itibar görmesi, bilim camiasının ve devletlerin aldığı yasaların sekteye uğratmakta; alınan önlemleri kimi zaman boşa çıkarıp, insanların yaşam haklarına zarar veriyor. Doğrula ekibi olarak, sosyal medyada güncel olarak paylaşılan ve “küresel plan” olarak addedilen bu iddialar üzerinde bir araştırma yazısı kaleme aldık.

 

“Büyük Sıfırlanma” iddiası

 

“Great Reset” Türkçesiyle “Büyük Sıfırlanma”, geçtiğimiz yıl Haziran ayında gerçekleşen ve Dünya Ekonomik Forumu (WEF) başkanı Klaus Schwab’ın yönettiği Davos Zirvesi’nde tanıtılan ekolojik bir farkındalık projesi olarak paylaşıldı. Galler Prensi Charles’ın bizzat kendisi seslendirdiği tanıtım videosunda, insanlığın fosil yakıtlarla, yapay müdahalelerle doğada bıraktığı tahribata dikkat çekip; gereken önlemlerin alınmadığını ve halihazırda kullandığımız karbon salınımı oluşturan sistemlerin “sıfırlanması” gerektiğini belirtilerek çevre dostu projelere olan ihtiyaç vurgulanıyor.

Tweet Kaynağı

Hilal Kaplan’ın da tweetinde bahsettiği bu “büyük sıfırlanma” konusu, Biden ile ilişkilendirilmiş. Twitter’da diğer kullanıcıların yorumlarını incelediğimizde de ABD başkanı ile “Great Reset” başlığının arasında kurulan bağlantının net bir söylem içermediğini tespit ettik.

Tweet Kaynağı

Tweet’teki görselleri dikkatli bir şekilde incelediğimizde, aslında “Building Back Better” ve “Build Back Better Plan” olarak iki farklı strateji afişi görüyoruz.

Build Back Better” planında Joe Biden, pandemi sürecini yönetmede gereken maddi bütçeyi arttırmak ve ülke ekonomisine takviyede bulunmak için 7 Trilyon Dolar harcama yapılmasını amaçlayan; 12 Mart, 27 Nisan ve 11 Haziran’da üç aşamalı gerçekleştirilen kalkınma planını devreye almış.

Joe Biden’ın “Build Back Better” planının başlıkları.
OECD (Dünya Ekonomik Forumu) ‘nin öne sürdüğü “Building Back Better” planının anahtar kelimeleri. PDF olarak ulaşabilirsiniz.

 

Öte yandan “Building Back Better”ı görüyoruz. Bu stratejik plan ise 3 Haziran 2015’te, BM’nin Afet Riski Azaltma Konferansı’nda, afet kurtarma, risk azaltımı ve sürdürülebilir ekonomik sistemler kurmak amacıyla kabul edilmiştir. Planda, zararlı enerji tüketimine bağlı, dünyanın ekolojik dengesine zarar verebilecek prosedürlerden kaçınılmasının önemini vurgulanıyor.

İki plan aynı gibi gösterilmektedir ancak Building Back Better, Birleşmiş Milletler ülkelerini ilgilendiren global bir “daha iyi inşa et” fikriyken, Joe Biden’ın devreye aldığı Build Back Better Plan ise, ABD’yi Covid-19 sürecinde ekonomik olarak iyileştirme amacı güden çok aşamalı bir plandır.

ID2020; Tüm insanların çipleneceği, kimliklerinin takip edileceği iddiası

 

ID2020 de yine aynı şekilde başta Twitter olmak üzere birçok sosyal medya platformunda sıklıkla karşımıza çıkan yaygın bir iddia. ID2020 fikir ittifakını araştırdığımızda, bazı kullanıcı yorumlarına ulaştık. Pek şaşırtıcı olmasa da, komplo teorilerinde çokça ismi geçen Microsoft’un CEO’su Bill Gates’e de yine bu teoride rastladık.

Tweet Kaynağı
Tweet Kaynağı
Tweet Kaynağı

ID2020’nin manifestosunda genel olarak, merkeziyetsiz bir yol haritasının dünya geleceği için ne denli önemli olduğu savunuluyor. Dünyada 1 milyardan fazla insanın, yaşadığına dair herhangi bir resmi belgesi yok. Dolayısıyla bu insanlar (özellikle mülteciler ve ülkesizler) bulundukları ülkelerde yasal belgeleri olmadığı için çoğu sosyal, finansal ve genel sağlık imkanlarına ulaşamıyor; nüfus ve güvenlik problemleri yaşanmasına neden oluyorlar. ID2020 ittifakında belirtilen şirketlerden biri olan Accenture’nin, bu bağlamda Blockchain teknolojisini kullanarak insanlara dijital kimlik verme gibi bir proje üzerinde çalıştığı görülüyor.

Accenture’nin Web sitesinde projenin kullanım amacı, hangi verileri işleyeceği ve bunun ne gibi kolaylıklar sağlayacağı belirtilmektedir.

Accenture’nin adresindeinsan vücuduna çip takmayı amaçlıyoruz” benzeri bir ifade bulunmuyor. Parmak izi, iris taraması vb. prosedürler ise birçok alanda yıllardır kullanıldığı biliniyor. Örnek vermek gerekirse, özel hastanelerde hastanın girişi yapılırken avuç içi aşağı bakacak şekilde manyetik okuyucu algılayacak şekilde tutması istenir. Bu, hastanın kimlik belgesini kaybetmesi durumunda, en kolay şekilde sağlık imkanlarına ulaşabilmesi için geliştirilmiş teknolojik bir prosedürdür. Tıpkı parmak – avuç içi izimizin kişiye özgü olması gibi gözlerimizdeki iris de birbirine benzemiyor. Yani bu, korkulacak bir durum olmamakla birlikte, insanlar için kolaylaştırıcı bir teknoloji diyebiliriz. Accenture’nin üzerinde çalışamalar yaptığı bu “dijital kimlik” işinin henüz proje aşamasında olduğunu ve hiçbir resmi kurum-kuruluş tarafından faal olarak uygulanmadığını söylemek mümkün.

Bu konudaki bazı düşünceler, 

Kaynak: Yasakbilgiler

“Yasak” olduğunu iddia eden, fakat kendilerinin bu “yasak bilgilere” nasıl ulaşabildiği tartışma konusu olan bir web sitesi de, çip takılacağı teorisinin bir tık ötesine gidip, çip taktırmayanlar için bazı katı yaptırımlar uygulanacağını iddia etmiş. Daha önce de belirttiğimiz üzere herhangi bir ismin böyle bir ifadesi bulunmuyor. Bill Gates’in açıklamasına göre ID2020 projesi, Hindistan ve Çin gibi finansal işlemlerin çok yavaş ve zahmetli ilerlediği ülkelerde işlemlerin ve transferlerin hızını kolaylaştıracak blockchain benzeri çalışan bir sistem olacak. Kağıt paranın ve evrakların gelecekte yeri olmadığını, her şeyin dijitalize edileceğini ekleyen Gates, bu proje için “One size fits all” (her şeye uyan tek beden) benzetmesini kullanıyor.

“Quantum Dot Tattoo” ile ilgili iddialar

ID2020 ile ilişkilendirilen başlıca enstrüman ise Quantum Dot Tattoo‘dur. (Kuantum Nokta Dövmesi)

Tweet Kaynağı
Tweet Kaynağı
Tweet Kaynağı

İddiayı ele alan Tweet’te, Bill Gates’in bu projeye fon sağladığı belirtiliyor. Rice Üniversitesi‘nin yaptığı bir haberi referans alan bu tweeti inceledik.

Verilen içerikte kısaca Quantum Dot Tattoo’nun amacının ne olduğu ve nasıl uygulanacağı  bahsedilmekte ancak dikkatli incelediğimizde Bill Gates’in bu projeyi fonladığına dair herhangi bir ifadeye ulaşılamıyor.

McHugh: Bill ve Melinda Gates kurumu bize geldi ve “Hey, bir meselemiz var: “kimin aşı yaptırıp yaptırmadığını bilmek.” dedi.

Üstte verilen isim, Kevin McHugh‘nün, Rice Üniversitesi’nde Biyomühendislik alanında Doçent olduğunu görüyoruz. Akademik sayfasında McHugh’nün araştırmaları için Teksas Kanser Önleme ve Araştırma Enstitüsü (CRIT)’nden 2 milyon dolar aldığı belirtiliyor. McHugh’nün araştırmalarının genel olarak aşılama ve en iyi şekilde ilaç dağıtım süreçlerinin kontrolünün sağlanması üzerine olduğu bilgisi de yine akademik sayfasından ulaşılabilir.

Üstte verdiğimiz haber metninde bu araştırmanın hibesinin CRIT tarafından verildiğini, Bill & Melinda Gates Vakfı ile alakası olmadığını görüyoruz. Bill & Melinda Gates Vakfı, Rice Üniversitesi’nden McHugh’ye yalnızca fikir vermiştir. Fonladığına dair bir kanıt bulunmamaktadır.

Ulusal Biyoteknoloji Bilgi Merkezi (NCBI)’nin web sitesinde yer alan bu çalışmanın detayları belirtiliyor. Uzman kadrosunda Kevin McHugh’un ismi de var.

Kuantum nokta dövmesinin esas amacının kısaca, kaynak yönünden (teknolojik, lojistik) görece kısıtlı imkanları olan coğrafyadaki insanların, kullandığı ilaçların ve aşıların, denetlenip kayıt altına alınmasının kolaylaştırılması denilebilir. Burada kullanılan dövmenin, gözle görülmeyen, yalnızca infrared (kızılötesi) ışınlarla tespit edilebilen karekod benzeri bir yapıda olacağı belirtiliyor. Tıpkı dövme gibi mikro iğnelerle uygulanan bu desenin, deriye uyumlu ve 5 yıl kadar bozulmadan durabildiği de söyleniyor. Bu çalışma henüz yalnızca laboratuvar fareleri üzerinde denenmiş, hiçbir insana uygulanmamıştır. Bu projenin hayata geçip geçmeyeceğine dair herhangi bir bulguya ulaşamadık.

Agenda 21 – 2030

Agenda 21 de eskiden beri süregelen komplo teorilerinden birisi. İlk kez 1992’de BM’nin, Rio de Janeiro’da gerçekleşen Çevre ve Kalkınma Konferansında aldığı bir sürdürülebilir kalkınma planı olarak kabul edilen Agenda 21, İnternetteki komplo teorisyenlerini cezbeden bu aksiyon planıdır. Bu iddia sahiplerine göre Agenda 21 planı, tek bir sömürü düzeni içerisindeki, tek uluslu, tek inançlı bir devlet düzeni kurulması için izlenen bir yol. Tabii nüfusun %90 oranında azaltılacağı da yine bu -sözde- gizli planların şeytani bir boyutu…

Tweet Kaynağı
Tweet Kaynağı
Tweet Kaynağı

Agenda 21’deki 21’in, 2021 yılını gösterdiği doğru değil. Burada alınan küresel ölçekteki kararlar, “21. yüzyıl” dünyasını ilgilendiriyor. Sosyal medyadaki iddia sahiplerine göre ise 2021 yılını işaret ediyor ve koronavirüs pandemisi bu yıla denk geldiği için kendi iddialarının pekiştiğini, birçok planın gerçekleştiğini düşünüyorlar fakat gerçek hiç de öyle değil.

1992’de kabul edilen bu sürdürülebilirlik planının alt başlıkları: fakirlikle mücadele, sürdürülebilir güçlü ekonomiler kurmak, sağlık koşullarını iyileştirmek, biyolojik ekosistemleri canlandırmak, kuraklıkla ve iklim sorunlarıyla mücadele gibi uluslararası ölçekte bütün dünya ülkelerini ilgilendiren ortak meselelerin iyileştirilmesi yönünde adımlar atmaktır. Gündemin bütün maddelerinin 1993-2000 yılı arası bir süreci kapsadığı, BM’nin raporunda da açıkça görülebilir.

1993-2000 yılları arasında sürdürülecek olan bu aksiyon planı için BM’nin 8.8 milyar $ harcanacağı hesaplanmış.
BM’nin 1992 yılında oluşturduğu Agenda 21 planının ana maddeleri. 4 başlık altında incelenebiliyor. Bunlar sırasıyla: Sosyal ve Ekonomik boyutlar, Kaynakların korunumu ve yönetimi, Büyük grupların (bilimsel, ekonomik, sosyal anlamda katkı sağlayan meslek grupları) rolünü güçlendirmek ve son olarak kullanılması gereken uygulama araçları.

Agenda 2030 meselesi

Agenda 2030 da, Birleşmiş Milletler’in tıpkı Agenda 21 gibi bir sonraki önümüzdeki on yıl için uygulanması düşünülen gündem. Yine aynı şekilde bu gündemde de tıpkı önceki gibi global sorunlar irdelenmiş ve bu doğrultuda faaliyete geçilmesi planlanan bazı yol haritaları paylaşılmıştır. Kullanıcılar tarafından “Build Back Better” ve “Great Reset” ile ilişkilendirilen bu gündemin, ne özel mülkü kaldırmak, ne de insan nüfusunu azaltmakla ilgili olduğuna dair herhangi bir iz yok.

Tweet Kaynağı

Üstteki Tweet’te komplo teorisi uyduran kişilerin sıklıkla kullandığı enstrümanları görüyoruz. Daha önce “Chemtrails” olarak bilinen uydurma teorinin, atmosferdeki sıcak-soğuk hava çatışmasından dolayı gerçekleştiğini bu yazımızda; pcr testlerinin beyin zarına zarar vermesinin anatomik olarak mümkün olmadığını ise bu yazımızda bilimsel olarak ele almıştık.

İlk olarak yurt dışı kaynaklı kullanıcıların uydurduğu ve sonrasında Türkiye’deki aşı karşıtlarının kitleleri yanlış manipüle etmek için argüman olarak kullandığı bu asılsız iddialar, birbiriyle alakası olmayan, bilimsel olarak çok çabuk yanlışlanabilen ve hiçbir somut delile dayanmayan internet safsatalarıdır.

Event 201

Sosyal medyada sıklıkla dolaşan ve pandemi süreci ile ilişkilendirilen başlıca iddialardan birisi de Event 201.

Tweet Kaynağı
Tweet Kaynağı
Tweet Kaynağı

Bu komplo teorisi, koronavirüs pandemisi başlamadan önce 2019 yılında, John Hopkins üniversitesinden bazı bilim insanlarının Covid-19 pandemisinden altı ay önce olası bir salgının simülasyonunu yapmasına dayanıyor. Yaptıkları salgın canlandırmasında 18 olası senaryoda 65 milyon insanın yaşamını yitirdiğini hesaplamışlar. Salgınların ve afetlerin tatbikatının yapılması, olası bir afet gerçekleşme durumunda insanların ne yapması, nasıl korunması gerektiğini anlamakta epey yardımcı olmuş. Nitekim okullarda yapılan yangın tatbikatı için nasıl ki “okulu yakıyorlar” ifadesini kullanamıyorsak; bu gibi senaryolar için de “pandemiyi planladılar” demek doğru olmaz. Gelgelelim olası bir pandemiyi tahmin etmek için dahi olmaya da gerek yok. İnsanlık tarih boyunca çok fazla pandemi ile karşılaşmıştır.

WHO‘nun yayınladığı yıllara göre küresel pandemiler.

Görüldüğü üzere insanlık, tarih boyunca çok kez pandemiyle karşılaşmış ve bir şekilde bunları atlatmış. Önceleri yüzyıllar süren ve nadir görülen pandemi, medeniyetler inşa edildikçe ve nüfus sayısı arttıkça daha sık ortaya çıkmış ancak bilimin ilerleyişiyle birlikte kontrol altına almak oldukça kolaylaşmıştır. Event201’de de mevcut olan SARS virüsünün olası bir yeniden salgında insanlığı ne kadar zarara uğratacağı simüle edilmiş, dolayısıyla hakkında üretilen bazı komplo teorileri tamamıyla uydurmadır.

Johns Hopkins Üniversitesi’nin konu ile alakalı açıklaması

Johns Hopkins Üniversitesi’nin bu spekülasyonlar üzerine yaptığı açıklamada, bunun herhangi bir tahmin içermediği, tamamen varsayımlar üzerine bir senaryo düşünüldüğü belirtilmiştir. Daha önce de çıkan bazı dedikodularda Johns Hopkins Üniversitesi’nin yeni çıkacak olan varyantlarla alakalı bir çizelge yayınladığı iddia edilmişti. Event201 ile bağdaştırılan bu iddiaların, gerçekliği yansıtmadığını bu yazımızda ele almıştık.

Sonuç olarak Event 201’in de aslı olmayan bir takım iddialardan başka bir anlam ifade etmediğini görmüş oluyoruz. 

 

Etiketler

  • güncel uydurma teoriler

Diğer Yazılar