fbpx

Gelir eşitsizliği tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çözülmeyi bekleyen bir sorun. Tam olarak çözülmesi mümkün olmasa da bunu en dibe çekmek hükümetlerin elinde. Gelir eşitsizliği, refah seviyesi yüksek olmayan ülkelerin, refah seviyesi yüksek olan ülkelerin standartlarını yakalayabilmesi için çözülmesi gereken öncelikli problemler arasında bulunmakta.

Öncelikle “Gelir nedir? Gelir eşitsizliği nedir?” bunlardan bahsedelim. Gelir, hane halkının belirli bir yıldaki net kazancıdır. Gelir eşitsizliği ise gelirin bireylere adil ve düzenli bir şekilde dağılmadığını anlatır. Gelir eşitsizliğini ekonomik ve sosyal bir gösterge olarak kabul edebiliriz. Bu eşitsizliğin yoğun olduğu bir ülkeyi ‘gelişmemiş’ veya ‘gelişmekte olan’ bir ülke olarak görmek mümkün fakat; sermaye yoğun ülkelerde illa gelir dağılımı adaletli olacak diye bir koşul yok. Buradan şunu anlayabiliriz, bir ülkenin zengin olması o ülkenin gelirinin adaletli bir şekilde dağıldığını göstermez. Gelirin büyük bir kısmı ülkedeki nüfusun küçük bir yüzdesinin elindeyse bu ülkeler için gelir eşitsizliği var diyebiliriz.

 

Gelir eşitsizliğini açıklarken gini katsayısı terimini kullanacağız. Bu terim bizlere ülkelerdeki gelir dağılımında görülen adaletsizliği gösterecek. 1 ile 0 arasında bir değer alan bu sayı 0’a yakın oldukça gelir eşitsizliği az, 1’e yakın oldukça gelir eşitsizliği fazla demektir.

Dünyada gini katsayısı sıralaması

Milyarderlerin serveti artıyor

7 Aralık 2021’de World Inequality Database’in açıkladığı Dünya Gelir Eşitsizliği Raporu küresel olarak ülkelerin gelir dağılımında yaşanan adaletsizlikleri ortaya koyuyor. Rapora göre milyarderlerin sayısı 2021 yılında artarak yeni bir rekora imza attı. Milyarderlerin servetleri önceki yıla göre yaklaşık %75 oranında arttı.

Aylık gelirlerimiz arasındaki fark

Türkiye’de bir yetişkinin ortalama geliri yıllık 85 bin tl. Ortalama gelir, toplam gelirin nüfusa bölünmesi ile elde edilir.

Buna karşılık en yoksul %50’nin ortalama geliri yıllık 20 bin 260 Türk Lirası iken en zengin %10 bu oranın 23 katı kadar daha fazla kazanıyor yani 463.020 Türk Lirası. Yıllık sadece 20 bin 260 lira kazanan grubun eline aylık bin 688 lira geçiyor ki bu sayı asgari ücretin bile kat kat altında.  Ağustos 2021’de Türk-iş’ in açıkladığı verilere göre açlık sınırı 2 bin 927 lira yoksulluk sınırı ise 9 bin 533 lira.

En zengin yüzde %10, gelirin %54,5’ini alırken, en yoksul yüzde %50’nin payı ise %12 olarak açıklanmıştır. Küçük bir grubun gelirden büyük bir pay alması her zaman için değişik parametrelere bağlı karmaşık bir meseledir. Ulusal servet oranımız artmasına rağmen aranın bu kadar açılması servet dağılımının dengesizleştiğini gösteriyor.

Sırayla en yoksul %50’lik kesim milli servetin %4’ünü, %40’lık orta kesim %29’unu ve en üst kesimdeki %10 ise milli servetin %67’sini elinde tutuyor. Görülen ters orantı zaten bizlere sınıf farkını ortaya koyuyor. Bugün yüzde 10’luk kesimin elinde servetin yarısından fazlası olmasaydı sınıf farklılıkları diye de bir şey olmayacaktı fakat kapitalist bir ekonomide bahsettiğimiz durum altın bir kuraldır.

En yoksul %50’lik kesimin servetinin 8 bin 910 liradan az olması yoksulluğun çok boyutlu ve karmaşık bir olduğunu ortaya çıkarıyor. Yoksulluk tüm dünya için genel bir sorundur. Küreselleşmenin hızlanarak devam ettiği bu günlerde asla bitmeyecek gibi görünüyor. İhtiyaçların sonsuz, kaynakların kısıtlı olmadığı bir dünyada belki olabilir.

Coğrafya Kader midir?

Raporda yer alan başka bir dikkat çekici bilgiye göre gelirin en eşit dağıldığı bölge Avrupa ve eşitsizliğin en yoğun olduğu bölge Orta Doğu ve Kuzey Afrika olarak karşımıza çıkmakta. Avrupa daha çok üretim ve teknoloji yoğun bir gelire sahipken Orta Doğu ve Kuzey Afrika için aynı şeyi söyleyemeyiz çünkü bu ülkelerin hammadde yoğun bir geliri var. Sahip oldukları petrol ve doğalgaz rezervlerinden dolayı zenginleşen bu ülkelerde gelirin büyük bir çoğunluğu küçük bir zümrenin elinde toplanmıştır. Sıradan halk ise daha çok yoksulluk sınırında ve pek servet birikimine sahip olmadan hayatını sürdürmektedir.

Türkiye’de son 15 yılda eşitsizlik gitgide arttı

Gelir dağılımını etkileyen faktörlerin başında işsizlik, enflasyon oranının yükselmesi, kayıt dışı para dolaşımının çok olması, nüfus artış hızı, eğitim seviyesi düşüklüğü, teknolojik gelişmeler ve ülkenin ne kadar istikrarlı bir ekonomiye sahip olduğu gibi unsurlar sayılabilir.

Türkiye’deki yıllara göre işsizlik oranları

Raporda yer alan verilere göre Türkiye’de gelir dağılımındaki eşitsizlik son 15 yılda tırmanışta. Ülkemizde işsizlik verilerine bakıldığında 2010-2012 yılları hariç son yıllarda işsizlik oranlarının arttığını görüyoruz. İşsiz kesim, geliri olmadığı için toplumun en yoksul tabanını oluşturur, ülkedeki yoksulluk seviyesini arttırır ve milyarderlerin servetine servet katıyorken gelir dağılımı eşitsizliğinin artmasına neden olurlar. Bu nedenle gelir dağılımındaki eşitsizliği araştırılırken ‘işsizlik oranı’, incelenmesi gereken en mühim verilerdendir.

İşsizlik oranlarıyla Türkiye’deki gelir eşitsizliğinin son 10 yılını karşılaştırdığımızda paralel seyrettiğini görebiliriz çünkü Gini Katsayısı olarak bahsettiğimiz veri de TÜİK‘e göre son 10 yılın en yüksek seviyesinde.

 

Gelir dağılımındaki adaletsizliğin en vurucu noktası: en zengin %10’luk kesim gelirin %54,5’luk payını alırken, en yoksul %50’lik kesim sadece %12’lik bir pay almasıdır. En zengin kesimin bu kadar yüksek bir pay alıyor olması bugüne kadar ‘gelir eşitsizliği’ sorununun sosyal politikalarla çözülemediğini gösteriyor.

Maddi yoksunluk oranı arttı

Avrupa devletlerinde Avrupa Birliği Gelir ve Yaşam Koşulları İstatistikleri düzenlenerek hazırlanan gelir dağılımı ve yaşam koşulları Türkiye’nin AB’ye giriş sürecinde Eurostat anketiyle ölçümlenmeye başlamış ve 2009 yılında TUİK tarafından halka sunulmuştur.

Maddi yoksunluk oranı, TUİK ve Eurostat’ın tanımlamalarına göre finansal olarak sıkıntıda olma durumunu ifade etmektedir. Çamaşır makinesi, renkli televizyon, telefon ve otomobil sahipliği, beklenmedik masrafları karşılayabilme, evden uzakta bir haftalık tatil masrafını karşılama, kredi, konut kredisi, faizli borçları ödeyebilme, iki günde bir et yemek, evin ısınma giderlerini karşılama gibi kriterler ‘maddi yoksunluk’ ifadesini anlatır. Bu oranlar aynı zamanda Eurostat’ın kullandığı maddi yoksunluk kriterleridir.

Maddi yoksunluk insanların yaşadıkları ülke şartlarını göz önünde bulundurarak belirli bir yaşam standartına sahip olmaları için mal ve hizmetlere sahip olma ile tanımlanabilir. Türkiye’de oran bir önceki yıla göre 1,1 puan artarak %27,4’e yükseldi.

TUIK’in yıllara göre maddi yoksunluk oranı tablosu.

Yoksulluk ve yoksunluk birbirinden farklıdır

Yoksulluk ve yoksunluk birbirinden farklıdır. Yoksulluk, yeme, içme, barınma, giyim kuşam, temiz suya erişim, eğitim alamama gibi temel ihtiyaçları karşılayamama durumu olarak tanımlanabilir. Kısacası yoksunluk daha iyi yaşam standartları için yeteri kadar paraya sahip olamama hali iken; yoksulluk en temel ihtiyaç olan ‘yemeğe’ bile ulaşamama durumdur.

Günümüzden geçmişe baktığımızda geçmişte yoksulluğun genelde savaş, doğal afetler, kıtlık gibi felaketler sonucunda ortaya çıktığını görülüyor. Zengin kesim ile fakir kesim arasında uçurumlar bugünkü kadar yoktu. Günümüzde ise milyarderler ile yoksullar  arasında bariz bir fark bulunmakta. Bir tarafta içecek suyu bile bulunmayan Afrika ülkeleri, bir tarafta kişisel geliri çoğu ülkenin milli hasılasını geçen dev milyarderler… Küresel ekonomi araştırmalarında ulaşılanlar bir hayli ilgi çekici. Günlük 1 dolara çalışan Kamboçyalı işçilerle saniyede 4.630 dolar kazanan Bill Gates gibi milyarderleri aynı anda tartışabiliyoruz.

Etiketler

  • Bill Gates
  • dünya gelir eşitsizliği raporu
  • eğitim
  • gelir
  • gelir eşitsizliği
  • işsizlik
  • maddi yoksunluk
  • nüfus artış hızı
  • tüik
  • world inequality report
  • yoksulluk

Diğer Yazılar