“Tımarhane” kelimesinin Osmanlı döneminde atları tımarlayan “deliler”den geldiği iddiası
15 Oca 2024
17:58
Sonuç
- Tımarhane Farsça iki kelimenin bir araya gelmesiyle oluşur. Kelimesi kelimesine çevirisi ise “bakımevi”dir. (Tımar:bakım; Hane:ev)
- Sözcüğün iddiada bahsedildiği gibi bir etimolojik kökeni bulunmamaktadır.
- Osmanlı döneminde ruhi rahatsızlıklar ile ilgili farklı tedavi metotlarından bahsedilse de tımar yaparken iyileşen “deliler”den söz edilmiyor.
İddia Yayılımı
Instagram’da 13 milyondan fazla izlenen bir videoda “tımarhane” kelimesinin etimolojisi ile ilgili şunlar söylendi:
“Osmanlı döneminde at birinci ulaşım aracı ama atların her gün düzenli olarak 45 dakika – 1 saat boyunca tımarlanması yani taranması gerekiyor. Ama baba herkesin işi gücü var kim yapacak bunu? İşte psikolojik rahatsızlığı olanlar, zihinsel geriliği olanlar yani topluma katkı sağlaması çok zor durumda olan kişilere diyorlar ki “baba sen hiçbir işe yaramıyorsun, bari git atı tımarla.” Ve at o kadar büyülü bir hayvan ki ağabey adamlar şunu fark ediyor: Ulan biz bu atın başına hangi deliyi verdiysek zamanla iyileşti diyorlar. Daha sonra psikolojik problemi olan insanları atı tımar etmesi için oraya gönderiyorlar ve orası bir rehabilitasyon merkezine dönüşüyor. İşte akıl hastanesi yerine kullanılan tımarhane kelimesi günümüze böyle gelmiş.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
400 binden fazla beğeni alan gönderideki anlatının doğruluğunu inceledik.
Kanıt
Sözlüklerden tımarhane kelimesini aratarak incelemeye başladık. Kamus-i Türki, Türk Dil Kurumu ve Kubbealtı kökeninin Farsça tımar/timar ve hane kelimelerinin birleşiminden geldiğini belirtmiş. Farsçada tımar, bakım anlamına gelmektedir. Bu da kelimenin doğrudan bakımevi manasında kullanıldığını gösteriyor.
Profesör Dr. Sarper Yılmaz’ın Mardin Şeyh Eminüddin Bimaristanı adlı makalesinde tımar sözcüğünün bakım anlamına geldiğini ve tımarhanenin de buradan gelerek hastane anlamı kazandığı belirtiliyor.
Tıp ve Psikiyatri Tarihçisi Fatih Artvinli katıldığı bir programda, akıl hastanesi için devlet yazışmalarında bimarhane, halk arasında ise tımarhane kelimelerinin kullanıldığını söylüyor.
Akıl hastaneleri için bimarhane, marhane, darüşşifa, tımarhane gibi farklı kurum isimlerinin kullanıldığını makaleler üzerinden takip edebiliyoruz. Selçuklu döneminden itibaren külliyelerin içinde akıl hastaları için ayrılmış odaların olduğu ve buralarda ilacın yanında su sesi, özel kokular ve müzik tedavilerinin de kullanıldığı görülebiliyor.
Evliya Çelebi, bimarhaneler ve tedavi yöntemlerinden bahsederken yasemin, şebboy, reyhan, lale, nergis gibi çiçeklerin güzel kokularının şifa için kullanıldığı; zaman zaman güzel yüzlü insanların ziyarete geldiği, kimi zamansa küçük konserlerin verildiğini söyler. O zamanların inancı içinse güzel yüz, güzel ses, saz ve sözün insanın içini açıp gam pasından arındırdığına inanıldığını ekler.
Osmanlı döneminde ruhsal sorunlar ile ilgili farklı tedavi yöntemlerinin denendiğini takip etsek de hayli ilginç olan “at bakımıyla iyileşen deliler” gibi bir bilgiye rastlayamıyoruz. Böyle bir tedavinin uygulandığına dair de bir kanıta ulaşılamıyor.
Sonuç olarak hem psikolojik sorunları olan kişilerin at tımar etmek için yönlendirildiği hem de tımarhane kelimesinin kökenine ilişkin anlatı gerçeği yansıtmıyor.